Aşağıdaki mektip Amerika – Kuzey Carolina’da bir hayvan barınağında yönetici olarak çalışan bir kişiden gelmekte. Bizleri çok sarstığı için paylaşmak istedik.
Bu toplumun bu uykudan uyanmasıiçin çok şiddetli bir kalk borusu gerekli…
Ben bir barınak yöneticisiyim. Sizlere bir barınağın arka planında olanbitenleri anlatmak istiyorum. Umarım bu sesi duyarsınız…
Öncelikle, siz üreticiler ve satıcılar… Hepiniz bir tek gün olsun bir barınakta çalışmalısınız. Belki o gözlerdeki kederli, acı dolu, hüzünlü ifadeyi görürseniz tanımadığınız ve hiç tanımayacağınız insanlar için köpek üretmekten ve satmaktan vazgeçersiniz.
Az önce sattığınız şu küçük şirin köpek yavrusu var ya büyüyüp de artık “küçük şirin köpek yavrusu” olmadığında büyük olasılıkla benim barınağıma düşecek yolu. Peki, bir barınağa bırakılan bir köpeğin %90 olasılıkla o barınaktan yürüyerek çıkmadığını biliyor musunuz? İster safkan olsun ister olmasın… İster sahibi tarafından terkedilmiş olsun ister başıboş olsun… Barınağıma gelen köpeklerin en az yarısı safkan köpekler…
En çok duyduğum bahane; “Taşınıyoruz ve köpeğimizi/kedimizi yeni evimize götürmemiz mümkün değil.” Öyle mi gerçekten? Ya da “Büyüdüğünde bu kadar iri olacağını bilmiyorduk, kocaman oldu”. Bir Alman çoban köpeğinin ne kadar olmasını bekliyordunuz ki? “Ona fazla zaman ayıramıyoruz” Öyle mi? Ben günde 10-12 saat çalışıyorum ve 6 köpeğime de zaman ayırabiliyorum, isteyince mümkün bu! “Bahçeyi birbirine katıyor”. Onu evinize alıp ailenizin bir parçası yapmayı denediniz mi hiç? Köpeklerini bana bırakırken hep söyledikleri de; “Biz ona yeni bir yuva bulmakla uğraşamıyoruz, ama eminiz ki barınakta birileri onu sahiplenecektir, çünkü o çok iyi bir köpek”
Hayır, büyük olasılıkla köpeğiniz barınaktayken yeni bir yuva bulamayacak.
Bir barınakta yaşamanın ne kadar zor ve gerilimli olduğunu bilir misiniz? Anlatayım size isterseniz…
Siz köpeğinizi barınağa bıraktıktan sonra yuva bulmak icin en fazla 72 saat zamanı vardır. Eğer barınakta yeterince boş yer varsa ya da köpeğiniz sağlıklı kalmayı başarırsa bu süre belki birkaç gün daha uzayabilir. Eğer üşütür ve nezle olursa oracıkta ölüverir.
Köpeğiniz, havlayan ve ağlayan diğer 25 hayvanla birlikte daracık bir bölmeye tıkıştırılacaktır. Son derece depresif olacak ve kendisini terkeden aileyi düşünerek durmadan ağlayacaktır. Eğer köpeğiniz şanslıysa, o gün barınağa köpekleri gezdirmek icin yeteri kadar gönüllü insan gelir. Eğer yeteri kadar gönüllü gelmezse, köpeğiniz hiç kimsenin ilgisini ve dikkatini çekecek şansı bulamaz ve kimse onun için bir şey yapamaz. Kapısının altından uzatılan bir kap yiyeceği ya da kocaman bir vakumlu hortumla atıklarının temizlenmesini saymazsak tabii…
Eğer köpeğiniz iri ve sert ırklardansa (Pitbull, Rottweiller, Mastiff vb) neredeyse barınaktan içeri girdiği anda ölmüştür zaten. Bu cins köpekler ne yazık ki asla yeni bir yuva bulamazlar. Ne kadar “şirin”, “akıllı” ya da “iyi huylu” olurlarsa olsunlar, farketmez.
Eğer barınak doluysa ve köpeğiniz ilk 72 saatte yuvalandırılmadıysa, yeni geleceklere yer açmak için köpeğiniz imha edilir. Eğer barınakta yeteri kadar boş yer varsa ve köpeğiniz talep gören ırklardan biriyse, imha süresi birkaç gün daha ertelenir.
Çoğu köpek birkaç gün icinde yaşadığı bölmeyi aşırı koruyucu tavır geliştirir ve takındığı saldırgan tutum nedeniyle imha edilir. En masum, uysal ve sakin köpekler bile bu tavrı geliştirirler.
Köpeğinizin bu engelleri aştığını varsaysak bile, kulübesinden dışarı çıkmadığı için birkaç günde öksürmeye başlayacak ya da üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalanacaktır. Barınakların her köpek için tedavi sağlayacak bir bütçeleri yoktur, bu nedenle hastalanan köpeğinizin imha edilmesi kaçınılmazdır.
Size köpeğinizin barınakta nasıl uyutulacağını da anlatmamı ister misiniz?
Önce köpeğiniz kafesinden tasmayla alınacak. Sevinerek kuyruğunu sallamaya başlayacak, çünkü gezmeye götürüldüğünü sanacak. O “oda”nın kapısına geldiginde içeri girmek istemeyecek ve deliye dönecek. Ölümün kokusu mu var ya da orada yitip giden ruhları mı hissediyorlar, bilmiyorum ama orada benim anlayamadığın bir şey var ve istisnasız her köpek o kapıdan içeri girmemek için inanılmaz bir direnç gösterir.
Köpeğiniz önce bağlanacak. Ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak, 1 ya da 2 veteriner teknisyeni tarafından sıkıca tutulacak. Sonra ötanazi teknisyeni ya da veteriner işleme başlayacak. Ön ayakta bir toplardamar bulacak ve öldürücü dozda bir pembe sıvıyı damara enjekte edecek. Umarım köpeğiniz bağlı olduğu için panikleyip aniden bacağını çekmez. Ani hareketlerde bacağı delip geçen iğneler gördüm ben… Fışkıran kandan kıpkırmızıya boyanan duvarlar gördüm. Kulakları sağır edecek çaresiz çığlıklar duydum. Hepsi hemen oracıkta “tatlı bir uykuya dalmaz”, bazen bir süre kasılırlar ve solukları kesilir, nefes almaya çalışırlar ve kendi üzerlerine dışkılarlar.
Her şey sona erdiğinde, köpeğinizin cesedi, barınağın arkasında çöp gibi toplanmayı bekleyen diğer köpeklerin cesetleri üzerine istiflenir, tıpkı yakılmayı bekleyen odunlar gibi…
Sonra ne olur dersiniz? Yakılır mı? Çöpe mi atılır? Başka evcil hayvanlar icin mamaya mı dönüştürülür?
Bilemezsiniz, hatta hayal bile edemezsiniz. Zaten bilmek de istemezsiniz. Nasılsa o sadece bir hayvandı. Hem istediğiniz zaman yenisini alabilirsiniz, öyle değil mi?
Umarım bunları okurken gözleriniz yuvalarından fırlıyordur ve umarım benim her gün tanık olduklarımı gözünüzde canlandırıyorsunuzdur.
İşimden nefret ediyorum. İşimin ve barınakların hâlâ varolmak zorunda oluşundan nefret ediyorum. Sizler değişmedikçe barınakların varolmaya devam edecekleri gerçeğinden nefret ediyorum. Etkilediğiniz hayatların, sadece barınağa atıp gittiğiniz zavallı bir köpeğin hayatından ibaret olmadığını bilmiyor oluşunuzdan nefret ediyorum.
Her yıl sadece Amerika Birleşik Devletleri barınaklarında 11 milyon hayvan ölüyor ve bunu sadece siz durdurabilirsiniz. Her bir canı kurtarabilmek için elimden gelenin fazlasını yapıyorum, ancak barınaklar tıka basa dolu ve her gün yeni hayvanlar gelmeye devam ediyor.
Söyleyeceğim şeye LÜTFEN kulak verin:
BARINAKLARDAKİ KÖPEKLER ÖLÜYORKEN KÖPEK SATIN ALMAYIN.
KÖPEĞİNİZE EŞ ARAMAYIN, KÖPEĞİNİZİ ÇİFTLEŞTİRMEYİN.
“BİR KEZ OLSUN ANNELİĞİ / BABALIĞI YAŞASIN” DEMEYİN. KÖPEKLERDEKİ ANNELİK / BABALIK DUYGUSU İNSANLARDAKİ GİBİ DEĞİLDİR, AİLE KAVRAMI YOKTUR. DİŞİ KÖPEKLER, BÜYÜDÜĞÜ ZAMAN YAVRULARINI TANIMAZLAR BİLE… ERKEKLER İSE HİÇ BİR ZAMAN YAVRUSUNU BİLMEZ.
KISIRLASTIRILMAMIŞ HER BİR KÖPEK, 6 YILDA 67.000 KÖPEĞİN DOĞUMUNA NEDEN OLUR, BUNU UNUTMAYIN.
KAÇINILMAZ SONLARI BARINAKLARDA ÖLMEK OLAN YAVRULARIN DOĞMALARINA İZİN VERMEYİN.
“DOĞACAK YAVRULARIN HEPSİNİ DE SAHİPLENECEK GÜVENİLİR İNSANLAR BULDUM” DİYORSANIZ TEKRAR DÜŞÜNÜN. 6 AY SONRA GİDİP BAKTIĞINIZDA ARTIK O “GÜVENİLİR” KİŞİLER OLMADIKLARINI GÖRECEKSİNİZ, BUNDAN EMİN OLUN!
İsterseniz benden nefret edin. Ama gerçeği değiştiremezsiniz ve gerçek her zaman acıdır.
Belki bunu okuyanlar içinde köpeğini çiftleştirmek isteyen, köpeğini barınağa vermeyi düşünen ya da köpek satın almaya niyetli bir tek kişinin olsun fikrini değiştirebilirim.
Belki bunu okuyan bir kişi bir barınağa gider ve “bir yazı okudum ve bir köpeği kurtarmaya geldim” der.
İŞTE O ZAMAN BU YAZIYI YAZDIĞIMA DEĞER…